İki genç kız bir akrabalarını ziyaret etmek amacıyla gittikleri İstanbul’dan İzmit’e dönmek için Dudullu’daki otogara gidip Efe Tur yazıhanesinin kapısını çalıyor.
Efe Tur çalışanları kızları ‘Şu anda İzmit’e giden bir otobüs yok ama size bir alternatif sunabiliriz. Düzce Güven firması ile İzmit’e gidebilirsiniz’ diyerek dışarıda bekleyen 81 DB 315 plakalı otobüse yönlendiriyor.
Akşam saat 22.30 sıralarında otobüse binen ve otobüs hareket etmeden öncede ‘muavin ve şoföre ‘Evimiz İzmit Gültepe Tesisleri’nin hemen arkasında bizi Gültepe Tesisleri’nde indirmenizi rica ediyoruz’ diyorlar.
Muavin ve şoför, Gültepe Tesisleri’nin yolun başındaki koskoca ışıklı tabelasının yanından geçmelerine rağmen otobüsü durdurup genç kızları indirmiyor.
Kuşkusuz art niyet de yok, unutuyorlar.
İzmit’in doğusunda yer alan otogara yaklaşılırken de genç kızlar inecekleri yerin çok geride kaldığını fark edip telaşla şoförün yanına koşuyorlar.
Gece saat 11.30, fakat şoförün umurunda bile değil.
‘Sizi ancak Maşukiye’de indirebiliriz oradan dönersiniz’ diyor.
‘Bu kızlar gece yarısı Maşukiye’den nasıl dönecekler? Diye düşünmek de yok.
Üstelik tam otobanın ortasında da kapıları açıp kızları indiriyor.
Gecenin bir yarısı ve iki genç kız vızır vızır geçen araçların aralarından adeta kelle koltukta karşıdan karşıya geçiyorlar.
Ve yaya olarak yürüyerek otogara geliyorlar.
Yol kenarını kullanarak dakikalarca yürümekten başka çareleri kalmayan iki genç kızın doğal olarak psikolojileri de allak bullak oluyor.
Yasak olmasına rağmen otobanın ortasında yolcu indiriliyor.
İzmit Gültepe Tesisleri’ne varmadan önce görme problemi ile karşı karşıya olanların bile rahatlıkla fark edebilecekleri kocaman tabelayı görmemeleri de; dikkatsizliğin, dağınıklığın ve özensizliğin paçadan aktığının çok açık bir göstergesidir.
Kuşkusuz ilgili firmanın yöneticilerinin yaşanan bu sorunla ilgili doğrudan kabahatleri de yok.
Fakat firmaları adına yolcu taşıyan şoför ile muavinlerin işe alımında seçici olmaları gerektiği de gün gibi ortada.
Biz o iki genç kızın başına gelenler başkalarının da başına gelmesin. Bu durum o firmaya ders olsun’ diye düşünerek yaşananları haber sayfalarımıza taşıyıp kamuoyu ile paylaştıktan sonra da ilginç gelişmeler oldu.
Telefonla gazetemiz aranıp bizden haberi kaldırmamız istendi.
Hatta ‘avukatımız bu işi yargıya taşıyacak’ gibi sözlerle kendilerince tehdit etmeye de kalkıştılar.
Bizde kendilerine ‘Adliyenin yolları herkese açıktır. Buyurun istediğiniz yapın’ şeklinde karşılık verdik.
‘Firmamız hiç böyle olumsuz bir habere konu olmadı’ gibi sözler de sarf ettiler.
Haber olup olmaması bizi hiç ama hiç ilgilendirmez.
Vatandaşı rahatsız eden, vatandaşı sıkıntıya sokan her şey bizim için haber değeri taşır.
Gazetecilerin işi haber yapmaktır.
Yolcu taşıma işini bile yüzüne gözüne bulaştıranlar bize gazetecilik dersi vermeye de kalkışmamalı.
Herkes işini yapmalı.
Düzce Güven’in üst düzey yetkilisi Bayram Ali Çelik haberden sonra telefonla beni de aradı.
81 DB 315 plakalı aracın firmalarına ait olmadığını o otobüsün korsan çalıştığını öne sürdü.
Başka bir yetkili de ‘Gece takviye için o otobüsü kullandık’ şeklindeki sözlerle açık bir itirafta da bulundu.
Lakin daha sonra bu sözlerini inkar etti.
Belli ki üst düzey yöneticilerden fırça yiyince doksan derece dönüş yaptı.
Bayram Ali Çelik’e telefonda da söyledim ‘Nasıl olurda Düzce Güven gibi bir firmanın önüne korsan taşımacılık yapan bir otobüs geliyor ve yolcu alıyor?
Buna kim inanır?
Emin olun Kadir İnanır bile inanmaz!
'Özür dileriz şoför ve muavin büyük hata yapmışlar. Sizde bu yanlışı dile getirerek işinizi yapmışsınız. Elemanlarımız da işlerini adam gibi yapsalardı bizde böyle bir sorunla karşılamazdık’ demek yerine bir sürü zırva..
Bu hareketler Düzce Güven’e hiç ama hiç yakışmıyor.
Tekrar ediyorum; herkes işini yapsın.
Aksi halde işini düzgün yapmayanlar da bedel öder.
Haber olunca, doğrular dile getirilince de saçmalarlar, zırvalarlar.
Sevgiyle kalın, Gerçek Kocaeli’de kalın!