En çok sevdiğim isimlerden biri de Şeref’ dir.
Çok şey ifade eder çünkü.
Onsuz bir şey olamaz.
Şerefsiz bir insanın olması ve hatta bir insana Şerefsiz denmesi kadar büyük bir hakaret olamaz.
Şerefli olmak çok büyük bir erdemdir.
İnsana sevgi, değer vermek…
Onun kutsallarını önemsemek ve saygı duymak…
Yeri geldiğinde İzzetini korumak için can siperhane hareket etmek…
İyi ve kötü gününde daima yanında olmak…
Nefsini öteleyip kardeşinin hukukunu korumak…
Ve daha sayamayacağım yüzlerce vasfı üzerinde barındırmayı gerektirir.
Hele hele binlerce insan size kendi hayat nizamına uygun kararlar alacağınıza inanarak destek veriyorsa, sizi belki de hiç hak etmediğiniz koltuklara bu sebeple oturtuyorsa sizin azami derecede dikkat etmeniz gerekenler var demektir.
Mesela; Onları asla aldatmamalısınız.
Emanet ettiklerini başkalarına peşkeş çekmemelisiniz.
Kendi yandaşlarınıza, arkadaşlarınıza, dostlarınıza ayrıcalık tanımamalısınız…
Kapınızın kilidi olmamalı…
Size o makamı teslim edenleri kapınızda saatlerce kapı kulu gibi bekletmemelisiniz…
Onlara size aktardıkları sorunları sebebiyle destek vermek yerine hakaret etmemelisiniz…
Yediğiniz, içtiğiniz, gezdiğiniz kişilere dikkat etmelisiniz…
Vatandaşın milli ve manevideğerlerine azami özen göstererek bu değerlere mugayir hareket etmemelisiniz…
Her an hesap verebilir ve yetki-sorumluluğunuzda olan tüm iştiraklerinizde şeffaf olabilmelisiniz…
İşlettiğiniz tesislerde vatandaşınızın sağlığını bozacak kaçak-kuçak işlere yeltenmemelisiniz…
Sahibinden almayarak aynı yeri birilerine toplatıp sonra ondan çok çok yüksek bedellerle o yerleri satın almayacaksınız…
Sahibinin tarlasını alan kişilere orayı Sanayi alanına çevirip trilyon karlar ettirmeyeceksiniz…
Karşınızdaki kişiyi bacak aralarınızı yayarak karşılamayacaksınız…
Kravatlıya farklı, boğazlı kazaklı amcama farklı davranmayacaksınız…
İki de bir çalışanlarınızı işten atarak yüzlerce kişinin ahını almayacaksınız…
Daha sayamayacağım kadar melaneti işleyen, ismin bilmediğimiz kibir abidesi adam!
Yoksa o şerefsiz misiniz?
Ya da isminin hakkını veremeyecek kadar şeref yoksunu olan mısınız?
---
Bu hafta istifaların gündemi hayli meşgul ettiği bir haftaydı.
Ak Parti canibinde kimileri istifasını verdi, kimileri gününü tayin etti, kimisi de direnmeye devam ediyor.
Birçok insan bu istifa sürecinde anlam veremediği hususlar hakkında epey agresif yorumlar yaptı.
İstifaya zorlamanın dozuyla alakalı absürt cümleler de sıklıkla kullanıldı.
Ben bu sürecin olması gerektiği ve Ak Parti’ nin alışıla gelmiş metotlarının dışında daha sakin geçirildiğine inananlardanım.
OHAL koşullarında doğrudan görevden alma yetkisi olan bir hükümetin bu kadar sabırlı, ortamı germeden süreci yönetmesi olumlu bir davranış.
KHK'larla da görevden alabilirdi.
İçişlerini doğrudan devreye sokabilirdi vekayyum atayabilirdi.
Bunları yapmadı Ak Parti.
Bu sebeple sürecin iyi yönetildiğini düşünmek doğru bir yaklaşım kanaatimce.
---
Her seçimde yaklaşık yüzde 10 yeni seçmen var.
Yani 5 milyondan fazlaca yeni genç seçmen.
Bu seçmen eğilimi 2019 yılına kadar hangi söylemlerden ne denli ve nasıl etkilenir?
Seçim 2.tura kalırsa sonuç ne olur?
Ak Parti canibinde mini ittifaklar kurulur mu?
Son seçimde 55 milyon 340 bin seçmen vardı.
1 Milletvekili yaklaşık 101 bin kişiyi temsil ediyor.
Yeni seçmen sayısı 5 milyon artar ise bu da kaba bir hesapla 49,5 Milletvekiline tekabül eder.
Bu büyük seçmen pastasından sizce kim istifade eder?
Elbette genç seçmenle en iyi temas kuran…
Bunu başarabilecek tecrübe ve donanım hangi partide var derseniz?
Ak Parti bu yeni seçmen profilinin büyük kısmına dokunur ve yeni söylemlerinde gençlere yönelen, onları ikna eden kim varsa bu büyük kitleden yeterince istifade eder.
Bu günden yol almak için çok erken sayılmaz.
2019’ dan öncesi için hazırlıklı olmak lazım.
2018 yılı seçim yılı olabilir mi acaba?
---
Bir diğer gelişme İYİ Partisi’ nin Meral Akşener Başkanlığında kurulmasıydı.
Mesajlar iyi olmasına rağmen salon heyecanı ve kurucuların tanıtıldığı slayt gösterisi hoşuma gitmedi.
Kurucuların fotoğraflarının büyük çoğunluğu faceden, kendine öz çekim yapılanlardan seçilmiş fotoğraflardı.
Bu kurumsallığın yansıtılması açısından bence hiç iyi başlangıç olmamıştır.
Maksat “Biz halktan biriyiz” anlayışını ortaya koymaksa eğer, bunun başka yöntemleri vardır ve asla bu anlayış milyonların izleyeceği görselliğe yansıtılmamalıydı.
Beklentilerin yüksek olduğu bu oluşum profesyonelce bir başlangıç yapamadı.
Siyasal hareketler yaşadıkları çağı ve coğrafyayı kavrayabilmelidir.
Bu sadece söylemlerle değil, vatandaşın ciddi bir oluşumu karşısında görmesi ile mümkün olur diyoruz ve birkaç konuyu kısa bir şekilde böylelikle geçerek ilk birlikteliğimizi tamamlıyoruz.
Kalın sağlıcakla.