Türkiye’de medya patronları aman iktidarı kızdırmayalım korkusu içinde.
Böyle bir ortamda nasıl habercilik yapılır?
Ve halk gerçek bilgiye nasıl ulaşacak?
Bir yanda işsiz kalma korkusu ile soru soramayan gazeteciler, diğer yanda soru sorabilen ama Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın yanına sokulmayan gazeteciler.
Düşünmek, soru sormak, sorgulamak özgürlüktür lakin Türkiye’de soru sorma özgürlüğü yok.
Oysa gerçeğe ulaşmanın yolu soru sormaktan geçer.
Derince Belediyesi’nin AK Partili Başkanı Zeki Aygün’ü il yönetim kurulu üyesi olarak görev yaptığı yıllardan beri tanırım.
Eleştiriye açık demokrat bir yapıya sahiptir.
Başkan Aygün’e istediğiniz soruyu sorabilirsiniz.
Bundan rahatsız olmaz.
Belediye Başkanlığı koltuğuna oturduktan sonra parti rozetini çıkardı.
İyi insan Zeki Aygün’ün aynı zamanda çok çalışkan olduğu da ortaya çıktı.
Temposuna ekibi de ayak uydurmalı.
Babacan tavırları ile farklı görüşlere sahip olan kişiler nezdinde bile Zeki Aygün’ün saygı duyulacak bir başkan olacağından hiç şüphem yok.
Ve aslında saygı duymak da sevmektir.
Başkan Aygün'ün yerel bir TV kanalına konuk olarak katıldığı program sırasında soru soran bir öğretmen hakkında soruşturma açıldığına dair haberleri okuyunca şaşırdım.
Zeki Aygün soru sorulmaktan rahatsız olacak biri değildir.
Bu Milli Eğitim’deki kadrolar ne hale gelmiş böyle dedim kendi kendime.
Kısa süre sonra detaylar ortaya çıktı.
Meğer o öğretmen bir soruyu 60-70 kere sormuş.
Yani sosyal medyadan kopyala yapıştır yoluyla.
Bir, iki, üç, ya da beş kere sorulabilir…
60-70 defa sormak, ruh sağlığı testi gerektiren bir durumdur!
Siyaset yapmak demektir.
Eğer Zeki Aygün seçim öncesi verdiği bir sözü tutmamışsa açarsın telefonu yüzüne söylersin.
Başkanım mahallemizde o sorunun çözülmesini bekliyoruz dersin.
Eğer buna rağmen bir gelişme olmazsa da müsait bir günde belediyeye gidersin.
Vermek istediğim mesaj şu; önce diyalog kanalları üzerinden gidilir.
Eğer tüm çabalar sonuç getirmiyorsa; son çare olarak mecburen her ortamda sesini yükseltirsin!
Niyetim bir öğretmene nasıl davranması gerektiğini öğretmek değil.
Sorunlar genellikle sakin kafalarla çözülür.
Kavga son çare olmalıdır.
Belediye başkanları her ne kadar bir partiye mensup olsalar bile siyaset yapmazlar.
Parti toplantıları dışında siyasi konulara girmezler.
Zeki Aygün’de siyaset yapan belediye başkanı değil.
Vatandaş belediye başkanlarını siyasetçi olarak görmez.
Kendi ilçesinin, kendi mahallesinin bir bireyi, yöneticisi gibi görür.
O öğretmenin verilen söz tutulmadı dediği projenin halen devam ettiğini de öğrendim.,
Bir eğitimcinin işi eğitim olmalıdır.
İlla da siyaset yapacaksa buna da engel yoktur.
Görevinden istifa eder, istediği partide de siyaset yapar.
Öte yandan açılan soruşturmanın uyarı cezası ile sınırlı kalması da gerekir.
Evet, öğretmen bir hata yapmış olabilir.
Hangimiz hata yapmıyor ki.
Çok da abartmamak, üzerinde durmamak lazım.
Tekrar ediyorum; Zeki Aygün’ün ayrım gözetmeksizin her kesimi kucaklayacağına olan inancım tamdır.
Sevgiyle kalın, Gerçek Kocaeli’de kalın!