Hiçbir partiye üye değilim, siyasetçi de değilim.
Makam mevki gibi tutkularım yok.
Fakat siyaseti iyi bilirim, zira uzun yıllar siyaset muhabirliği yaptım.
Siyasi anlamdaki tecrübem ile Allah vergisi öngörü yeteneğimi harmanlayınca ortaya çoğu zaman tam isabet tespitler çıkar.
Bunu beni tanıyanlar da bilirler.
Sözümü kimseden esirgemem.
Hata yapan babam olsa suskun kalmam!
Yani liderlerine aşırı derecede bağlı olan, her türlü yanlışı bile görmezlikten gelenlerin beni anlamalarına imkan yoktur.
AKP’yi de yıllarca çok yakından takip eden biri olarak bilinirim.
Fikri Işık’la evine misafir olacak kadar yakın diyaloglarım olmuştur.
İbrahim Karaosmanoğlu başta olmak üzere iktidar partisinin ilimizdeki önemli isimleriyle sıkça bir araya gelmişliğimde vardır.
Son yıllarda Genel Yayın Yönetmeni olarak daha çok mutfaktayım.
Bu durum sahaya hakim olamadığım anlamına da gelmiyor!
Fazla uzatıp gözlerini yormayayım!
21 Mart 2019 yerel seçimlerine kısa bir süre kala İzmit Çınarlı mevkiinde bir grup esnaf yolumu kesti!
Sen ne biçim gazetecisin, umumi tuvalet aylardır kapalı. Esnaflar olarak çok zor durumdayız bu sıkıntımızı defalarca Büyükşehir’e bildirdik ama umursamadılar dediler.
Bu kadar küçük bir meseleyi çözmek zor değil, anahtarı size verip temiz tutun demek zor mu? Dedim.
İstedik ana onu da vermediler cevabını aldım.
Ve Tahir Büyükakın’ı telefonla arayıp durumu aktardım.
Ertesi gün sorun çözüldü.
Küçük işlerin üstesinden gelemeyenlerden büyük işler beklenemez.
Haliyle bu tür cümleler kurarak Büyükakın’ın kulaklarını çınlatıp onu gıyabında da tebrik ettim.
Zannedildiği gibi ben AKP düşmanı da değilim.
Samimiyetsizliğin, yalanın, iftiranın düşmanıyım!
Yalanı, yalan söyleyenleri sevmem, sevemem!
Yalan söyleyen babam olsa ve bu huyunu defalarca tekrarlarsa tepki gösteririm.
Yüce Allah’ta yalan söyleyeni sevmez ve bu konuda ayetler bile vardır.
Milleti aldatarak seçimi kazanmak için meydanlarla bin bir yalanlar söylendi, iftiralar atıldı.
İftira, atanın yanına kar kalmamalıdır.
Bunca yalana, iftiraya rağmen gerekirse kabadayıca bir üslupla rakiplerine çok sert karşılıklar verme gibi muazzam bir fırsatı kullanamayan Kemal Kılıçdaroğlu kabahati de kendisinde aramalıdır.
Bugün akşam saatlerde uzun yıllardır tanıdığım bir AKP’li arkadaş bana İdris, Tayyip Erdoğan’ı tebrik etmeyecek misin? Dedi.
Gözlerinin içine bakarak aynen şöyle karşılık verdim: Eşit koşullarda yapılan, adil bir seçim süreci mi yaşandı? Hayır.
Montaj kasetin, PKK ile anlaştı gibi aslı astarı olmayan sözlerle rakibe kara çalmanın neresini tebrik edeyim?
Kılıçdaroğlu PKK ile anlaştı mı? Hayır.
Sırf milletin aklını bulandırarak seçim kazanmak için iftira atanları hoş görmek benim inancıma hiç müsait değil. Biliyorum sen beş vakit namaz kılıyorsun, fakat galiba senin okuduğun kitapta iftira en büyük günah değil, sevap.
Daha pek çok şey de söyledim…
Buraya yazmayayım…
Yüzü kıpkırmızı oldu ve başını öne eğdi!
Hem yanlışın farkında, hem de oy veriyor, birde bana tebrik ettin mi? Diyor!
Yani herkesi kendisi gibi zannediyor.
Benden fırçayı yedi, birkaç gün kendisine gelemeyecektir!
Bir süre sonra yine şakalaşır, sohbet de ederiz.
Ayrıca kendisi kaşındı!
Kaşınanı kaşırım, dedim ya kimseden sözümü esirgemem! Nokta.
Sevgiyle kalın, Gerçek Kocaeli’de kalın!