banner542

banner545

BİST
4.854,16
ALTIN
1.043,73
DOLAR
18,62
STERLİN
22,41
EURO
19,31

Son yıllarda bazı çevrelerin askerlere yönelik planlı bir şekilde yürüttüğü karalama girişimlerine rağmen Türkiye'nin en güvenilir kurumu hala TSK'dır.

Gölcüklüler de askeri sever.

Donanma Komutanlığı'na bağlı tersane, yüzlerce kişinin ekmek kapısıdır.

1999 yılında meydana gelen o korkunç deprem felaketinden sonra Donanma'nın ve Tersane'nin Gölcük'ten taşınması gündeme gelmişti.
 
Bu durum Gölcüklüler için depremden sonra ikinci büyük darbe anlamına geliyordu.

Fakat halktan gelen tepkilerinde etkisiyle aklı selim galip geldi, taşınma işi rafa kaldırıldı.

Evet, Gölcüklüler donanmayı seviyor.

Ama aynı kurumdaki komutanlar sevmeyi bilmiyor.

Halkı donanmadan uzak tutmak için ellerinden geleni yapıyorlar.

Kuşkusuz "Girilmez" levhalarının yer aldığı askeri birlikler yasak bölge kapsamındadır.

Bende açın kapıları herkes kafasına göre takılsın demiyorum!

Elbette askeri bölgelere siviller girmemeli.

Lakin Gölcük Donanma Komutanlığı'ndaki üst rütbeli subaylar bu yasağı abartıyor.

Önemli günlerde kısmen de olsa Donanma'nın kapılarını halka açmanın, askerle halk arasındaki sevgi bağını daha da güçlendireceğini göremiyorlar.

Oysa Donanma Komutanlığı özellikle çocuklara denizciliği sevdirebilir.

Tam bu noktada aynı konuyla ilgili Gölcük Donanma Komutanlığı'nda subay olarak görev yapan ve ismi bende saklı bir okurumuzdan gelen mektubu herkesle paylaşıyorum.

İşte o mektubun içeriği:

Çocukluğum Değirmendere’de geçti. 

Yazları denizden hiç çıkmaz, adeta denizin bekçiliğini yapardık.

Özellikle yaz aylarında Kuruçeşme plajında denize girerken, Körfezin ortasından geçen askeri gemilerin sebep oldukları dalgalarla boğuşmak da çok eğlenceli olurdu.

Askeri gemilerin Marmara denizinde hızla ilerlediğini ilk gören “savaş gemisi geliyor” diye bağırarak, gelecek olan dev dalgalara hazırlıkların başlamasını haber verirdi.

Çocukluğun yerini gençlik aldı ve bende yıllardır imrendiğim Deniz Kuvvetlerinin bir ferdi olarak, askeri öğrencilik hayatıyla başlayan denizcilik mesleğine atıldım.

Mezuniyet sonrasında tüm (ancak, beyaz üniforma giymesine rağmen deniz görevi olmayanlarda mevcut) denizciler gibi, bende gemi görevinde bulundum..

Eee ne var bunda diyeceksiniz.

Elbette ki benim için önemli olan bir şeyler var..

 “Donanma Kenti Gölcük"

Değirmendere'de doğdum, büyüdüm..

Deniz kıyısında, askeri savaş gemilerinin dalgaları arasında geçen çocukluğuma rağmen, kendim bizzat askeri personel olduğumda görebildiğim askeri gemi hayranlığımı, o yaşam koşullarını, ülkemizin gururu olan denizcilerimizi, neden daha çocuk yaşlarda göremediğimi anlayamadım.

Sadece ben mi? Hayır.

Ailelerimiz de göremedi, göremiyorlar…

Özellikle görev yaptığım komodorluk gemilerinin, “Ereğli Osmanlı Çileği Festivali”, “Çanakkale Sardalye Festivali” gibi festivallere katılıp, halkın ziyaretlerine açıldığında, anladım ki, bir “Donanma Kenti Gölcük (Kocaeli)” insanı olarak, daha bizim tanımadığımızı, göremediğimizi, başka sahil kasabalarındaki vatandaşlarımız görüyor, öğreniyormuş…

İşte bu gerçek beni hep yaraladı, yaralıyor da…

Neden “Değirmendere Fındık Festivali”, “İhsaniye Elma Festivali”, “Karamürsel’in Kurtuluşu”, “İzmit’in Kurtuluşu” gibi önemli günlerde, bizim içimizdeki askeri gemiler halkımızın ziyaretlerine açılmadı, açılmıyor?

Bunu bir türlü anlayamadım.. anlayamıyorum.. anlayamayacağım da…

Lütfen birileri bizlere “NEDEN”lerini anlatsın !

Ya da, askeri gemi ziyaretlerini (müzelikler değil, canlı, faal, denizcilerle dolu olanları) başlatsın…

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.