Victor Hugo’nun bir sözünü paylaştım profilimde.
"Siz yardım edilmiş yoksullar istiyorsunuz,
Bizse ortadan kaldırılmış yoksulluk." diyor.
Daha 3-5 gün önce kanser hastası bir üniversiteli kızımızın bu devletin bakanı olan bir şahsiyetle yaşadığı o diyaloğu eminim hepiniz ibretle izlemişsinizdir.
İlaçlarını alabilmek için manevi destek isteyen bir genç kıza herkese davranıldığı gibi davranıldı ve eline üç kuruş tutuşturularak baştan savılmak istendi.
Gururu incindi gencin.
Namaza giren bakanı bekledi ve korumaların engellemek istemesine rağmen eline tıkıştırılan parayı geri verirken balyoz gibi inen o sözü söyledi. “Beni anlamadınız herhalde. Ben sizden para değil destek istedim.”
Ağlayarak ve iki elini yüzüne kapayarak hızla ayrıldı oradan.
Lenf kanseriydi ve bazı ilaçların yurt dışından alınması gerekiyordu ancak devlet karşılamıyordu.
Binlerce aynı durumda olan hastalar gibiydi hali.
İki gün sonra basına yansıyan utanç tablosundan sonra zevahiri kurtarmak için Valilik makamına çağrıldı ve gereğinin yapılacağı söylendi kendisine.
Devletin şefkat eli (!) uzanmıştı artık kızımıza.
Ya diğerleri?
Ya yıllardır aynı sorunla karşılaşmış ama bu şansı sırf medyaya yansıyamadıkları için elde edememiş kızlarımız, oğullarımız, annelerimiz, babalarımız?
Onlar adına da utandı o genç kız.
Valiye şunları söyledi; Tüm mevki ve statü sahibi olan insanlar için şunu söylüyorum. İnsanlar çaresiz oldukları için yardım istiyorlar. Boyun eğiyorlar. Yanınıza yardım amaçlı bir insan geldiğinde eliniz cebinize değil de vicdanınıza gitsin.''
Ve devam etti; Hastanede biyopsi sonucu 1 ay sonra çıkıyor. MR çektirmek için 1 ay sonraya randevu veriyorlar. Bir ay sonrada onun sonuçları çıkıyor. Kanserde erken teşhis önemli diyorlar. Sizce kanserde erken teşhis böyle konur mu? Yapılan tahlillerin sonuçlarını beklerken aylar geçiyor. Araya hatır gönül, ''Dayı'' girince süreç hızlı işliyor. Aylarca değil de bir kaç gün içinde işleriniz bitiyor. Ben yetkililerden en azından kanser hastalarının randevu ve tahlil sonuçlarının hızlı çıkması için, erken teşhis konulması için bir yardım etmesini istiyorum.
Yaşananları daha fazla detaylandırmaya gerek yok.
Mesele iyi anlaşılmıştır.
Destek isteyen bir kız çocuğu ve klasik yoksulluk geçiştirici anlayışla eline para tıkıştıran bir bakan ve detayında binlerce insanımızı ilgilendiren bir sağlık sorunu.
Türkiye sağlıkta devrim yaşadı.
10 yıl önce aklımızın ucundan dahi geçiremediğimiz hizmetleri alıyoruz artık ancak her şey bitti mi?
Aslında sistemde nelerin eksik kaldığını ancak ve ancak ya kendiniz ya da çok yakınınız hasta olunca anlayabiliyorsunuz.
Genç kızımızın “Dayılar” dan bahsetmesi de çok önemlidir.
Evet, dayılar varsa işler kolaydır ama ya dayısı olmayanların durumu nedir?
Olmayanlar durumu daha fazla kaşımasın diye medyaya yansıyan bu trajik hadise yine malum medyanın da katkısıyla öyle bir hale dönüştürülecek ki sanacaksınız ki herkes bakanlar ve valiler tarafından makamlarına kabul ediliyor ve tüm sorunları çözülüyor.
Peki, Hiç yoğun bakım ihtiyacı olan hastanız oldu mu?
Hiç kanser olan yakınınız var mı?
Klasik sağlık hizmetlerinin dışında kalan bu gibi durumlarda neler yaşadınız?
Saymaya başlarsak sayfalara sığmayacak kadar sorunla yine de hükümetin en önemli icraatlarını yapan sağlık sisteminden bundan sonra neler bekliyoruz?
Sorunlarımız aşılmadığında bizlerde bir bakanın yanına yanaşıp derdimizi anlatırken elimize para sıkıştırılması ve incinen gururumuzla o parayı iade etmeyi mi deneyeceğiz?
Bizi de devletin bir valisi yanına çağırıp “ Senin tüm sorunlarını çözeceğiz” sözümü vermeli?
IMF’ ye borç para verecek kadar hazinesi dolu olan Türkiye’ de yoksulluk var mıdır?
Kimsesizlerin kimi olmak nasıl bir şey acaba?
“Yardım edilmiş yoksullar” halen var mıdır?
“Ortadan kaldırılmış yoksulluk” gereklimidir?
Bir devlet vatandaşına hizmetlerini sık sık yüzlemelimidir yoksa “Size bahşetmiyorum sadece sizden aldığım vergilerle size hizmet etme görevimi yerine getiriyorum” mu demelidir?
Geçmişte size hizmet etmemiş olabilirler ama siz beni zaten onlardan kurtulmak için seçtiniz, o halde bende kendimi değil sizleri zengin etmeliyim mi diyebilmelidir?
Sık sık yüzümüze vurulmasa iyi olur bazı şeyler.
Bizimde sormamız, yüzlememiz gerekenler var.
Ben sizi seçtim… Ben oy verdim… Bu gün ordaysanız bizim gayretimizle ordasınız klasiklerinin dışında bir sürü sorularımız var.
İkide bir kendi kesesinden bahşediliyormuş gibi yüzümüze vurulan “hizmet tokatlarından” bıkıldı artık.
Millet bir gün abayı çıkarıp…
Hikâyeyi bilmeyenlere kısadan anlatayım.
Hava yağmurlu adamında uzun bir yolu var. Islanıyor.
Yoldan atın üstünde bir adam gelir “Islanıyorsun, gel seni götüreyim” der.
Üzerinde iki tane aba vardır, ıslanmasın diye birini de ona verir.
Verir vermesine ama yolda giderken “Ben seni almasaydım, abayı da vermeseydim sen şimdi nasıl ıslanıyordun” diye ikide bir yüzüne vurur.
Adam “Ya Sabır” çeker içinden.
Derken derenin kenarına gelirler, yoldan aldığı adam hızla attan atlar, abayı da çıkarır ve atar kendini dereye.
“Ne yapıyorsun” der atlı.
“Ya hu ıslanacaktın ıslanacaktın diye diye burnumdan getirdin. Bundan fazlada ıslanmazdım ya. Bir iyilik yaptın durmadan yüzüme vurdun. Al abanı da… Ben yoluma, sen yoluna” diye karşılık verir yolcu.
Bilmem anlatabildim mi?
Siz siz olun yardım edilen yoksullar yerine ortadan kaldırılacak yoksulluk için biraz mücadele edin.
Fazla yüzümüze vuruyorsunuz yaptıklarınızı.
Bu millet 2014’ de “AL ATINI” diyebilir.
Hatta işin içine TIMARINI da sokabilir.
Benden söylemesi sevgili dayılarımız.
Kalın sağlıcakla.